1. Anı
Yaşanmış olayların, üzerinden belli bir süre geçtikten sonra yazıldığı yazı türüdür.
Kişinin yaşadığı ya da bizzat tanık olduğu ele alınır.
Olayın yaşanmasından sonra belli bir süre geçmelidir.
Yaşanan olay etkileyici ya da kişinin yaşamında iz bırakır nitelikte olmalıdır.
Geçmişe ışık tutar ve tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkıda bulunur.
MEHMET AKİF ERSOY
Mehmet Âkif Ersoy’un yakın dostu Mithat Cemal Kuntay anlatıyor:
“Meşrutiyet’in ilk seneleri, bir cuma, adam boyu kar yağdı. O gün Âkif’in kullanmaktan hoşlanmadığı şeyler işlemedi: araba, tramvay, tren ve vapur… Çapa’daki bizim eve o gün sütçü, ekmekçi gibi adamlar bile gelmedi. Öğle yemeğinden sonra biz hâlâ ekmekçiyi beklerken sonunda kapı çalındı fakat… Âkif Bey gelmişti! Bıyığının yarısı donmuştu. Şaşırdım. Nasıl geldiğini merak ettim: “Beylerbeyi’nden nasılsa Beşiktaş’a bir vapur işlemişti.” “Bu kadar mı?” dedim. Tabii ki bu kadardı. Ve tabii ki Beşiktaş’tan Çapa’ya işleyen bir şey yoktu ancak bunu sormaya da gerek yoktu çünkü Beşiktaş’tan Çapa’ya bu havada insanlar yürüyerek de gelirdi. Bu kara, tipiye, yaya yürünülen mesafeye ben şaştıkça Âkif de benim hayretime şaşıyordu:
— Gelmemem için kar, tipi yeterli değil vefat etmem lazımdı. Çünkü geleceğim, diye söz vermiştim.
— Âkif, dedim, sen eğer verilen sözün manasını bu türlü anlıyorsan bana izin ver de ben bu türlü anlamayayım. Benim verdiğim sözün şiddetli lodosa bile tahammülü yoktur!
— Ben böyleyim, dedi.
— Ben de böyleyim, dedim.
Bu olaydan sonra ona söz vermekten korktum. Dediğim gibi onun gözünde ne kara yel fırtınası ne diz boyu kar mazeretten sayılmazdı.
2. Mektup
Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için yazılan yazılardır.
Hitapla başlar ve mutlaka tarih atılır.
Özel mektuplar, edebî mektuplar, resmî mektuplar ve iş mektupları olmak üzere dört türü vardır.
Özel mektuplar; yakın çevremizdeki insanlara yazılır.
Edebî mektuplar, edebiyatçıların birbirlerine gönderdikleri mektuplardır.
Resmî mektuplar, devlet dairelerinin kendi aralarındaki mektuplaşmalardır. Kişilerle devlet daireleri arasındaki mektuplaşmalar da bu türe girer.
İş mektupları, kişiler ve ticari kurum arasındaki mektuplaşmalardır.
TARİH
Canım Ağabeylerim,
Sizleri çok seviyorum. Çünkü sizler bu vatanı koruyan kahramanlarsınız. Siz olmasaydınız biz yataklarımızda rahat uyuyamazdık. Şu anda evime ve okuluma güvenli bir şekilde gidebiliyorsam bu sizin sayenizde.
Sizi her gün televizyonda izliyorum, yatmadan önce sizlere bol bol dua ediyorum.
İnşallah dualarım kabul olacak ve hiçbirinizin kılına bile zarar gelmeden hepiniz geri döneceksiniz.
Allah’a emanet olun.
ADRES: AD-SOYAD:
3.Tiyatro
Sahnede oynatılmak üzere yazılan yazılardır.
Olaylar sahnede canlandırılır.
Perdeler hâlinde oynanır.
Olaylar; komedi, trajedi ve dram şeklinde olabilir.
NEWTON’UN ELMASI
(Zeynep, elinde iki elmayla gelir. Elmanın birini masa başında ders çalışan Özlem’e verir.)
ZEYNEP – Yıkanmıştır.
ÖZLEM – Sağ ol. (Yemeğe başlar.) Mmm… Tatlı elmaymış.
ZEYNEP – Dersin bitti mi?
ÖZLEM – (Bir süre ağzının dolu olduğunu işaret ederek konuşamayacağını anlatır. Daha sonra başıyla “Evet” der. Elmayı yuttuktan sonra da konuşur.) Eh işte… Bitti gibi…
ZEYNEP – Öyleyse sana bir soru sorabilirim. İster misin?
ÖZLEM – Sor.
ZEYNEP – (Yemekte olduğu elmayı göstererek) Bilimsel olarak bu elma sana neyi anımsatıyor?
ÖZLEM – Hiçbir şey anımsatmıyor. Bu, ısırılmış bir elma, o kadar. İnsanların elma yediğini anlatıyor.
ZEYNEP – Düşün! Bilimsel olarak dedim.
(…)
BİLMECE
Hacivat: (Gelir.) Karagöz’üm, ben sana bir şey söyleyeceğim.
Karagöz: Söyle bakalım.
Hacivat: Bilmece bilir misin?
Karagöz: Maşallah!
Hacivat: Efendim?
Karagöz: Maşallah!
Hacivat: Demek bilirsin?
Karagöz: Hem de nasıl…
Hacivat: Yaa!
Karagöz: Yaa! Ne sandın? Bilmece demek, ben demek; ben demek, bilmece demek. Söyle bilmeceni, al cevabını.
Hacivat: Peki Karagöz’üm, bir tane sorayım.
Karagöz: Sor bakalım.
Hacivat: Sokakta aldım bir tane, evde oldu bin tane. Nedir bu? Bil bakalım.
Karagöz: Bunu bilmeyecek ne var?
Hacivat: Ne peki?
Karagöz: Tahtakurusu.
(…)
4. Gezi Yazısı
Gezip görülen yerlerin anlatıldığı yazı türüdür.
Gezilen yerlerle ilgili izlenimler edebî bir üslupla anlatır.
Yazar, iyi bir gözlemcidir.
Duygu ve düşüncelere yer verilebilir.
SEYMOUR ADASI
(…)
Seymour Adası’nın kuzey sahilleri deniz iguanaları ile dolu. On on beşli gruplar hâlinde taşların üzerine çıkmış güneşleniyorlar. Bunlar, kara iguanalarına göre biraz daha küçük ve siyah renkli. Kayaların kenarına yapışmış yosunlar en sevdikleri yiyecekmiş. Taşların üzeri telaşlı telaşlı gezinen, daha önce hiç görmediğimiz kırmızı yengeçlerle dolu. Seymour’dan sonra yolumuz Gordon Kayalıklarının önünden geçti. Suyun içinden fırlamış gibi duran iki büyük kaya parçasının üstü foklarla silme kaplanmış, altlarındaki kaya parçası dahi görünmüyor. Bunlar daha önce gördüklerimizden biraz farklı. “Kürklü fok” denilen bu tür, avcıların en çok rağbet ettiği cinsmiş.
(…)
Osman ATASOY
Ben zamirlerde çok takılıyorum bizim hoca bu siteyi önerdi burdan konu anlatımlarını okudum etkinlikleri yaptım ve şimdi daha iyi yapıyorum ben şuan üniversite öğrencisiyim ve türkçe öğretmenliğine hazırlanıyorum çok teşekkürler
Herkese merhabalar ben Zehra Çilingiroğlu sizin bu emeğiniz için çok teşekkürler .
Bu konularla ilgili lütfen labirent oyunları olsun.
Gezi yazısını anlamamıştım turkcedersi sayesinde kendimi derste gibi hissettim tavsiyevederim
Yarın sınav var bu siteden çalışıyorum tavsiye ederim
Mükemmel bir konu anlatımı bayıldım
Çok yararlı olmuş teşekkürler
Çok güzel bir ders konu anlatımı. Bayıldım❄️❄️❄️❄️❄️⬛
Çok güzel
Bence çok güzel bi konu anlatımı olmuş bayıldım ellerine sağlık turkcedersi